

ABD’den Fed’e Yarı Puanlık Faiz İndirimi Talebi

ABD’den Fed’e Yarı Puanlık Faiz İndirimi Talebi: Küresel Ekonomi İçin Yeni Bir Dönüm Noktası mı?
Giriş: Küresel Piyasaları Sallayan Çağrı
2025 yılının Ağustos ayında küresel ekonomi gündemini sarsan önemli bir açıklama geldi. ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Eylül ayında yapılacak Federal Rezerv (Fed) toplantısında yarım puanlık (50 baz puan) faiz indirimi yapılması gerektiğini dile getirdi. Bu çağrı, yalnızca Amerikan ekonomisinin değil, aynı zamanda küresel piyasalardaki beklentilerin de yeniden şekillenmesine yol açtı. Açıklamanın ardından borsalarda hızlı yükselişler, dolar endeksinde ise dalgalanmalar görüldü.
Bessent’in bu talebi, ABD’deki ekonomik yavaşlama sinyalleri, istihdam piyasasındaki kırılganlık ve küresel ticaretteki durgunlukla birlikte ele alındığında, Fed’in önümüzdeki dönemde nasıl bir strateji izleyeceğine dair kritik ipuçları veriyor. Ancak asıl soru şu: Fed gerçekten yarım puanlık bir faiz indirimi yapar mı ve bu kararın dünya ekonomisine etkileri ne olur?
Fed’in Para Politikası ve Önemi
Fed, yalnızca ABD’nin değil, küresel finansal sistemin kalbi olarak görülüyor. Aldığı faiz kararları, doların değerinden petrol fiyatlarına, gelişmekte olan ülkelerin borçlanma maliyetlerinden kripto para piyasalarına kadar geniş bir yelpazeyi etkiliyor.
- Faiz artırımı, enflasyonu dizginlemeyi amaçlarken yatırım ve tüketimi frenler.
- Faiz indirimi ise ekonomik büyümeyi teşvik eder, fakat enflasyonist baskıları artırma riskini de taşır.
Son iki yılda Fed, enflasyonu kontrol altına almak için agresif faiz artışlarına gitmişti. Ancak 2024’ün sonlarından itibaren ABD ekonomisinde yavaşlama sinyalleri belirginleşti. İşte bu noktada Bessent’in çağrısı, büyümeyi yeniden canlandırma hamlesi olarak değerlendiriliyor.

ABD Ekonomisinde Mevcut Durum
ABD’de enflasyon yüzde 3,1 seviyelerine kadar geriledi. Ancak bu düşüş, büyük ölçüde talep daralmasının ve yüksek faizlerin bir sonucu. İşsizlik oranı yüzde 4’ün üzerine çıkarken, bazı sektörlerde istihdam kayıpları gözlemleniyor. Özellikle teknoloji ve imalat sektörlerinde küçülme eğilimi dikkat çekiyor.
Büyüme rakamlarına bakıldığında, 2025’in ikinci çeyreğinde ABD ekonomisi yalnızca %0,7 oranında büyüme kaydetti. Bu, pandemi sonrası toparlanma dönemine kıyasla oldukça düşük bir seviye. Dolayısıyla hükümet kanadı, ekonomide “sert iniş” riskini önlemek için Fed’e daha hızlı gevşeme çağrısı yapıyor.
Küresel Piyasalara İlk Tepkiler
Bessent’in faiz indirimi çağrısı sonrasında küresel piyasalarda gözle görülür bir hareketlilik yaşandı:
- Wall Street endeksleri yüzde 2’ye varan artışlar kaydetti.
- Avrupa borsaları da bu rüzgârdan etkilendi ve yukarı yönlü hareket etti.
- Altın fiyatları kısa vadede yükseldi; çünkü yatırımcılar gevşek para politikasının değerli metalleri destekleyeceğini öngörüyor.
- Dolar endeksi (DXY) ise dalgalandı. Faiz indirimi beklentisi, doların diğer para birimleri karşısında değer kaybetmesine neden oldu.
Özellikle gelişen ülke para birimleri için bu tür beklentiler kritik önem taşıyor. Daha düşük dolar faizi, sermaye akımlarını yeniden gelişmekte olan piyasalara yönlendirebilir.

Gelişen Ülkeler ve Türkiye’ye Yansımalar
Fed’in faiz kararları, gelişen ülkeler için adeta “küresel hava durumu raporu” gibidir. Çünkü bu ülkeler, genellikle dış borçlarını dolar cinsinden öderler ve yatırımcı çekebilmek için yüksek faiz politikası izlemek zorunda kalırlar.
Türkiye açısından bakıldığında:
- Dolar/TL kuru üzerinde gevşek Fed politikalarının baskıyı hafifleteceği düşünülüyor.
- Borsa İstanbul’a yabancı yatırımcı girişinde artış beklenebilir.
- Ancak bu süreçte, Türkiye’nin kendi enflasyon ve faiz politikalarının da yabancı sermaye için güven verici olması gerekiyor.
Özetle, Fed’in atacağı adımlar Türkiye dahil birçok gelişen piyasa için “nefes alma alanı” yaratabilir.
Olası Senaryolar
Fed’in Eylül toplantısında önünde birkaç farklı seçenek var:
- Yarım Puanlık (50 Baz Puan) İndirim:
Bu, Bessent’in talebine uygun senaryo. Piyasaları kısa vadede coşturur, risk iştahını artırır. Ancak enflasyonun yeniden yükselme riskini doğurur. - Çeyrek Puanlık (25 Baz Puan) İndirim:
Daha temkinli bir yaklaşım olur. Fed piyasaya “ekonomiyi destekliyoruz ama enflasyon riskini göz ardı etmiyoruz” mesajı verir. - Faizleri Sabit Tutmak:
Bu durumda piyasalarda hayal kırıklığı yaşanabilir. Dolar güçlenir, riskli varlıklardan çıkış hızlanır. Ancak Fed, enflasyondaki olası tırmanışın önüne geçmek için böyle bir adım atabilir.
Her üç senaryoda da Fed’in vereceği kararın yalnızca ABD değil, tüm dünya için kritik sonuçlar doğuracağı açık.
Yatırımcılar Ne Yapmalı?
Bireysel ve kurumsal yatırımcılar için bu dönemde dikkat edilmesi gereken birkaç önemli nokta var:
- Çeşitlendirme: Yalnızca tek bir varlık sınıfına odaklanmak riskli. Hisse senetleri, tahviller, emtialar ve alternatif yatırımlar dengeli dağıtılmalı.
- Kur Riski Yönetimi: Özellikle Türkiye gibi gelişen piyasalarda dolar dalgalanmaları yakından takip edilmeli.
- Orta ve Uzun Vadeli Perspektif: Fed’in her adımı anlık dalgalanmalara yol açsa da, kalıcı trendleri görmek için uzun vadeli bakış açısı gerekli.
Sonuç: Yeni Bir Dönemin Başlangıcı mı?
ABD Hazine Bakanı Scott Bessent’in yarım puanlık faiz indirimi çağrısı, küresel ekonominin kırılganlığını bir kez daha gözler önüne serdi. Fed’in vereceği karar, yalnızca ABD’deki işsizlik oranını veya büyüme hızını etkilemekle kalmayacak; Avrupa’dan Asya’ya, Latin Amerika’dan Türkiye’ye kadar geniş bir coğrafyada ekonomik dengeleri değiştirecek.
Önümüzdeki süreçte piyasalar, Fed’in adımlarını mercek altına almaya devam edecek. Eğer gerçekten yarım puanlık bir indirim gelirse, küresel ekonomide kısa vadeli bir canlanma görülebilir. Ancak uzun vadede bu adımın enflasyon ve borçlanma dengeleri üzerindeki etkileri tartışılmaya devam edecektir.
Dolayısıyla, 2025 sonbaharı yalnızca Fed’in değil, tüm dünya ekonomisinin geleceğini şekillendirecek kritik bir dönüm noktası olmaya aday.
Yorum gönder